NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
3 - (2383) حدثنا
محمد بن بشار
العبدي. حدثنا
محمد بن جعفر.
حدثنا شعبة عن
إسماعيل بن
رجاء. قال:
سمعت عبدالله
بن أبي الهذيل
يحدث عن أبي
الأحوص، قال:
سمعت
عبدالله بن
مسعود يحدث عن
النبي صلى الله
عليه وسلم؛
أنه قال "لو
كنت متخذا
خليلا لتخذت
أبا بكر
خليلا. ولكنه
أخي وصاحبي.
وقد اتخذ الله،
عز وجل،
صاحبكم خليلا".
{3}
Bize Muhammed b. Beşşâr
El-Abdi rivayet etti. (Dediki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. (Dediki):
Bize Şu'be, İsmail b. Recâ'dan rivayet etti. (Demişki): Ben Abdullah b.
Ebi'l-Hüzeyli Ebû'l-Ahvas'dan naklen rivayet ederken dinledim. (Demişki): Ben
Abdullah b. Mes'ud'u Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Selltem)'den naklen rivayet
ederken dinledim. Şöyle buyurmuşlar :
«Ben dost İttihaz edecek
olsam mutlaka Ebû Bekr'i dost ittihaz ederdim. Lâkin o benim kardeşim ve
arkadaşımdır. Gerçekten Allah (Azze ve Celle) sahibinizi halil ittihaz
etmiştir.»
4 - (2383) حدثنا
محمد بن
المثنى وابن
بشار (واللفظ
لابن المثنى)
قالا: حدثنا
محمد بن جعفر.
حدثنا شعبة عن
أبي إسحاق، عن
أبي الأحوص،
عن عبدالله،
عن النبي صلى
الله عليه
وسلم؛
أنه
قال "لو كنت
متخذا من أمتي
أحدا خليلا
لاتخذت أبا
بكر".
{4}
Bize Muhammed b. Müsennâ
ile İbni Beşşâr rivayet ettiler. Lâfız İbni Müsennâ'nındır. (Dedilerki): Bize
Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. (Dediki): Bize Şu'be, Ebû İshâk'dan, o da Ebû'l-Ahvas'dan,
o da Abdullah'dan, o da Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den naklen rivayet
ettiki, şöyle buyurmuşlar :
«Ben ümmetimden birini
dost ittihaz edecek olsam; mutlaka Ebû Bekr'i ittihaz ederdim.»
5 - (2383) حدثنا
محمد بن
المثنى وابن
بشار قالا:
حدثنا عبدالرحمن.
حدثني سفيان
عن أبي إسحاق،
عن أبي
الأحوص، عن
عبدالله. ح
وحدثنا عبد بن
حميد. أخبرنا
جعفر بن عون.
أخبرنا أبو
عميس عن ابن
أبي مليكة، عن
عبدالله. قال:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "لو كنت
متخذا خليلا
لاتخذت ابن
أبي قحافة
خليلا".
{5}
Bize yine Muhammed b.
Müsennâ ile İbni Beşşâr rivayet ettiler. (Dedilerki): Bize Abdürrahman rivayet
etti. (Dediki); Bana Süfyân, Ebû İshâk'dan, o da Ebû'l-Ahvas'dan, o da
Abdullah'dan naklen rivayet etti. H.
Bize Abd b. Humeyd de rivayet
etti. (Dediki): Bize Cafer b. Avn haber verdi. (Dediki): Bize Ebû Umeys, İbnü
Ebi Müleyke'den, o da Ahdullah'dan naklen haber verdi. (Şöyle demiş): Resûlullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
«Ben dost ittihaz edecek
olsam, mutlaka İbni Ebi Kuhafe'yi dost ittihaz ederdim!» buyurdular.
6 - (2383) حدثنا
عثمان بن أبي
شيبة وزهير بن
حرب وإسحاق بن
إبراهيم (قال
إسحاق: أخبرنا.
وقال الآخران:
حدثنا) جرير
عن مغيرة، عن
واصل بن حيان،
عن عبدالله بن
أبي الهذيل،
عن أبي الأحوص،
عن عبدالله،
عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال "لو
كنت متخذا من
أهل الأرض
خليلا،
لاتخذت ابن
أبي قحافة خليلا.
ولكن صاحبكم
خليل الله".
{6}
Bize Osman b. Ebi Şeybe
ile Züheyr b. Harb ve İshâk b. İbrahim rivayet ettiler. İshâk: Ahberana,
ötekiler : Haddesena tâbirlerini kullandılar. (Dedilerki): Bize Cerir,
Muğire'den, o da Vâsıl b. Hayyan'dan, o da Abdullah b. Ebi'l-Hüzeyl'den, o da
Ebû'l-Ahvâs'dan, o da Abdullah'dan, o da Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den
naklen rivayet etti.
«Ben yeryüzü halkından
dost ittihaz edecek olsam mutlaka İbni Ebi Kuhâfe'yi dost ittihaz ederdim.
Lakin sizin sahibiniz Halilillah'dir.»buyurmuşlar.
7 - (2383) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا أبو
معاوية ووكيع.
ح وحدثنا
إسحاق بن
إبراهيم.
أخبرنا جرير.
ح وحدثنا ابن
أبي عمر.
حدثنا سفيان.
كلهم عن الأعمش.
ح وحدثنا محمد
بن عبدالله بن
نمير وأبو
سعيد الأشج
(واللفظ لهما)
قالا: حدثنا
وكيع. حدثنا
الأعمش عن
عبدالله بن
مرة، عن أبي
الأحوص، عن
عبدالله قال:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "ألا إني
أبرأ إلى كل
خل من خله. ولو
كنت متخذا
خليلا لاتخذت
أبا بكر
خليلا. إن
صاحبكم خليل
الله".
[ش
(ألا إني أبرأ
إلى كل خل من
خله) هما بكسر
الخاء. أما
الأول فكسره
متفق عليه وهو
الخل بمعنى
الخليل. وأما
قوله: من خله
فبكسر الخاء
عند جميع
الرواة وفي
جميع النسخ.
وكذا نقله
القاضي عن
جميعهم قال:
والصواب
الأوجه فتحها.
قال: والخلة
والخل والخلال
والمخاللة
والخلالة
والخلولة
الإخاء والصداقة.
أي برئت إليه
من صداقته
المقتضية المخاللة.
هذا كلام
القاضي.
والكسر صحيح
كما جاءت به
الروايات. أي
أبرأ إليه من
مخالتي إياه.
وذكر ابن
الأثير أنه
روى بكسر
الخاء وفتحها
وأنهما بمعنى
الخلة بالضم،
التي هي
الصداقة].
{7}
Bize Ebû Bekr b. Ebi
Şeybe rivayet etti. (Dediki): Bize Ebû Muâviye ile Veki' rivayet ettiler. H.
Bize İshâk b. İbrahim de
rivayet etti. (Dediki): Bize Cerir haber verdi. H.
Bize İbni Ebi Ömer dahi
rivayet etti. (Dediki): Bize Süfyân rivayet etti. Bu râvilerden hepsi A'meş'den
rivayet etmişlerdir. H.
Bize Muhammed b.
Abdillah b. Numeyr ile Ebû Said EI-Eşecc de rivayet ettiler. Lâfız her
ikisinindir. (Dedilerki): Bize Veki' rivayet etti. (Dediki): Bize A'meş, Abdullah
b. Mürra'dan, o da Ebû'l-Ahvâs'dan, o da Abdullah'dan naklen rivayet etti.
(Şöyle demiş): Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem);
«Dikkat edin, ben her
dostun dostluğundan beraet ediyorum. Ben dost ittihaz edecek olsaydım mutlaka
Ebu Bekr'i dost ittihaz ederdim. Muhakkak sahibiniz Halilullah'dır.»
buyurdular.
İzah:
Ebû Said rivayetini
Buhâri «Menâkıbu'l-Ensar» bahsinde tahric etmiştir. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem) Ashabının ne derece mütenebbih olup anlayacaklarını denemek için ismini
söylemeyerek:
«Bir kul ki, Allah
kendisini dünya nimetleri vermekle kendi nezdindekiler arasında muhayyer
bırakmıştır.» demiş ve bununla Allah'ın kendisini yaşamakla ölmek arasında
muhayyer bıraktığını, kendisinin de ölümü tercih ettiğini anlatmak istemiştir.
Bu mânâyı Hz. Ebû Bekr derhal anlayarak ağlamaya başlamış ve ağlaması dineceği
yerde gittikçe artmıştır. Sana babalarımızı, annelerimizi feda ettik demesi
Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in vefatının yakın olduğunu anladığı
içindir. Sair ashab-ı kiram Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in maksadını
anlayamamış; Ebû Bekr'in bu sözüne ve ağlamasına şaşmışlardır. Bu husûsda,
Buhari'nin rivayetinde şöyle denilmektedir: «Biz Ebû Bekr'e şaştık, cemâat
birbirlerine: Şu şeyhe bakın! Resûlullah {Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Allah'ın
kendisine dünya nimetleri vermesiyle kendi nezdindekiler arasında muhayyer
bıraktığı bir kulu haber veriyor, o ise: Sana babalarımızı, annelerimizi feda
ettik, diyor! dediler.» Filhakika muhayyer bırakılan kulun Resûlullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) olduğunu Hz. Ebû Bekr herkesten önce anlamıştı. Durmadan
ağlaması bundandı.
Halil, yakın dost
demektir. Kaadi İyad'ın beyânına göre hailenin aslı hücet, fakirlik ve inkıta'
mânâsına gelir. Halilullah'ın mânâsı başka şeylerden alâkasını kesip kendini
Allah'a veren demektir. Bazıları hacetim yalnız Allah'dan bekleyen mânâsına
geldiğini söylemişlerdir. Bu kelime: «Hılle» ve «Hülle» şekillerinde de
okunmuştur. Bazıları bunun ihtisas mânâsına geldiğini, diğerleri safisini
süzmek olduğunu söylemişlerdir. Bu kelime esasen muhabbet ve sevgi manasınadır.
Halil sevdiğinden başkasına kalbinde yer kalmayan sevgili manâsına gelir,
diyenler de vardır. Bazı hadislerde Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Seliem):
«Ben Allah'ın habibiyim...» buyurmuştur. Habib de sevgili demektir. Bundan
dolayı kelâm ulemâsı habibin mi, yoksa haiiiin mi daha yüksek bir sevgi ifâde
ettiği hususunda ihtilâfa düşmüşlerdir. Bâzıları bu iki kelimenin aynı mânâya
geldiğini söylemiş; bir takımları habibin daha yüksek bir mânâ taşıdığını,
diğerleri halilin ondan daha yüksek mânâ ifade ettiğini söylemişlerdir.
Demişlerdirki: «Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Lâkin sizin sahibiniz
Haliluilah'dır.» sözüyle kendisini kasdetmiştir. Yâni: Ben ancak Allah'ın
haliliyim, demek istemiştir. Şu halde Halil, Habibden daha yakın sevgili
mânâsına gelir. Çünkü bu hadiste Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kullardan
hiç bir kimseyi halil ittihaz etmediğini bildirmektedir. Halbuki habiblik
sıfatı yalnız Allah'a tahsis ettiği muhabbete mahsus değildir. Onun Hz.
Hatice'ye, Âişe'ye, Ebû Bekr'e, Usâme'ye, onun babası Zeyd'e, Hz. Fâtıma'ya,
oğulları Hasan ile Hüseyin'e ve diğer zevata karşı muhabbeti vardı.» Maamafih
mânâ itibariyle habibin halilden daha yüksek olduğunu söyleyenlerin sayısı daha
fazladır.
Allah'ın kulunu
sevmesinden maksad, kendisine ibâdet ve tâat hususunda imkân vermesi, hidâyet
ve rahmet buyurması, nice eltafına muvaffak kılmasıdır. Kaadi İyad diyor ki:
«Bu muhabbetin başlangıcıdır. Nihayeti ise kulun kalbinden perdeyi açmasıdır.
Tâ ki kul onu basireti ile görmeye başlar. Nitekim sahih hadiste :
«Ben kulumu seversem
artık kendisiyle gördüğü gözü ben olurum... ilâh.» buyurulmuştur.»
Hz. Ebû Hureyre gibi
bazı Ashab-ı kiram Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hakkında «Halilim»
tâbirini kullanmışlardır. Fakat bu tâbir inkıta mânâsında kullanıldığı için,
buradaki mânâya muhalif değildir. Sahâbinin her şeyden alâkasını keserek
kendini Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e adaması güzel bir şeydir. Halil
kelimesinden maksadı da budur.